Platon bir gün kolunda ornitorenkle bara girer,
Aristoteles ile bir karıncayiyen Washington’a gider,
Nietzsche öldü! Bir hipopotam olarak yeniden doğdu,
Filozofun mutluluk seyahatnamesi.
İlk olarak felsefe veya psikoloji kitaplarını sevmediğimi söylemem gerekli. Bu iki kitap türü hayranları için farklı bir dünya. İnsanlar ya benim gibi bu tür kitapları ya hiç sevmemekteler ya da bu tür kitaplara aşıklar. Gri bölgede olan kimseye rastlamadım şu ana kadar.
Ne oldu da benim gibi felsefe ve psikoloji sevmeyen bir insan bu kitapları okudu derseniz, yukarıda ismi geçen 4 kitaptan ilk olarak Platon’u aldığımı, alma sebebimin ise kitabın ismi olduğunu belirteyim. Dışarıdan ilginç isimli, kısa bir kitap izlenimi veriyordu ve bir şans vermem gerektiğini düşündüm. Kitaba başlamamla bitirmem bir olmuştu ve ağzımda kalan tat gerçekten harikaydı. Sonra kitabı bir daha okudum, bu sefer kitaptaki güzel cümleleri işaretleyeyim, beğendiğim yerlere post-it yapıştırayım derken, kitabın her tarafını çizmiş ve her tarafına post-it yapıştırmıştım. Sonra kitabı bir daha okudum. Evet! 3. Kere okudum, o kadar eğlenceli o kadar bilgi dolu bir kitaptı ki tadına doyulmayan yemekler gibiydi.
Sonra diğer kitapları da aldım ve okudum.Kitapların her biri eğlenceli,bilgi dolu ve anlatımı düşmeden yazılmıştı. Felsefe daha ağırlıklı olsa ara ara psikoloji konuları da olması bu kitapları buraya misafir etmeme yol açtı.
Tüm kitap incelemelerim arasında belki de en hevesli yazdığım bu yazı olabilir. Zira sanki köşede kalmış keşfedilmeyi bekleyen cevher gibiler. Pek çok insana bu kitaplardan bahsettiğimde yüzlerinde bir tebessümle; “Böyle kitap ismi mi olur?” Diyorlar. Aralarından alıp okuyanlar ise büyük bir hevesle kitaplara bayıldıklarını söylüyorlar.
Şans verilmeyi dibine kadar hakeden bir kitap serisi. Hem okunması çok kolay. Kısa, öz, eğlenceli. Daha ne olsun.